4 Mart 2009 Çarşamba

Moan

İple oynanan bir oyun vardı. Karşında birisi durur ellerinde ipler dolanmış. Hadi şimdi çözerek bu ipleri kendi ellerine geçir der gibi durur.
Sonra işte belli noktalardan geçirerek ellerini, kendi ellerine alırsın ipi..

Ben bu oyunu hiç beceremedim. Hep öyle bakakaldım. Ama hep çok özendim.. Zaten bu tür olaylarda beceriksizim. Beceriksizlikten öte '' Öfh ne gerek var ya..'' havasındayım sanırım.

Dolambaçlı ipler, yollar. Gerenk yok.

- Napıyosunnnnn
- Hiiççç.. Kahve felan yaptım
- Kahve yapmak bir iş değildir. Yaparsın biter.. Napıyosunnn

Dank! O zaman ben gün boyu hiçbir iş yapmıyorum. İyi mi değil mi bilemedim..

Çevremde korkunç insanlar var. Kurumsal bir yerlerde içleri de kurumsallaşmış olarak, farkındalıklarını yitirerek çalışıyorlar. Düşünmüyorlar. Sadece '' Abi çok sıkıldım yaaee'' gibisinden söylemlerde bulunuyorlar.
Onlar gibi olmak istemiyorum.

Bir hayalim var.. Nasıl olacak bilmiyorum ama var. Amsterdam ya da başka bir yer hiç farketmez. Nereyi istersek, heryer olabilir, hiçbi yer olabilir. Aslında hiçbi yer olsun. Tam ''biz''lik. Gecemizi gündüzümüzü bilmeden nefes alalım tek bedende. Arada sırada orospu diye çağıracağımız bir kedimiz var. Gerçi sanırım O köpekleri daha çok seviyor. Ama ben korkuyorum.. Alışırım. Ne köpeklere, öküzlere, ruhsuzlara alıştım sonuçta.

Biranın sonunu içemiyorum. Daha bir acı geliyor. Acıyı sevmiyorum, kendime acı çektirmeye hiç hevesli değilim. Böyle beslenen insanlar var, acı çekerek.. Acı çekmeden hiçbir şeyin farkına varamayan ve dipte karanlıkta yaşamaktan içten içe hoşlanan.
Ergenken ben de öyleydim. Geçer..

Şöyle söylemişti bana; '' Bitti dediğin anda başlar her şey.''
Hakkaten öyle oldu. Hiç ummadığım, beklemediğim bi anda. İyiki oldu.

Şimdi Trentemoller - Moan dinlemenin ve O'nu düşünmenin tam zamanı. Gülümseyerek.. Ama biraz hüzün katmaya da başladı ruhum içime. Damla damla.

Yıllardır tanıyorum onu. Bedenimin içinden kayıp gidiyor. En kuytu köşelerimi keşfetmeyi biliyor. Tutkulu da. Bir de saf.. Aslında çok az bulunan bir ikili. Hem tutkulu hem saf.

Birini bu kadar çok istemek çıldırtabilir insanı. Ve insanlar asıl çıldırırken tam da kendileri olurlar.