11 Eylül 2009 Cuma

Onuncu Köy

Hürriyet gazetesi yazarı Bekir Coşkun'un istifa ettiğini okudum az önce.

Onuncu köyden de kovulmuş.
Belki buna istifa deniyor ama bence şuna benziyor;

Evinize bir misafir gelir. Ona rahat etmesini söylerken her hareketini denetlersiniz. Bir yandan da gelmesinden çok hoşnut kaldığınızı yineleyip durursunuz. Ama gözleriniz hep ellerinde, kollarında, bardak tutuşunda, sigarasının külündedir. Bir de haydi artık kalksın gitsin diye gözlerinin içine bakarsınız.

İşte olan bu. Ertuğrul Özkök. Hacca falan gitti bu za(r)t. Zerre saygı duymadığım bir adam.
Yazı dizisini de okudum. Neymiş o mermerin üstünde ayakları çıplak dolaşırken kendini çok garip ve huzurlu hissetmiş. Hiçbir yer kirli değilmiş.
Herif gelip Haccın reklamını yaptı, bir de t-shirt felan bastırsın. Kaypak adamlara sinirim bozuluyor.

Yani bak şimdi.. Evet ne güzel insanın bir şeylere inanması, kendini yakın hissetmesi.
Genelde gözlemlediğim kadarıyla insanlar yaşlanırken Allah'a sığınıp inanmaya başlıyorlar. Ama bence bu biraz şerbet dökmek. Hem de kendi ağzından başkasının ağzına direkt.

Bir yandan da düşünüyorum. Bilmediğim ne kadar çok şey oluyordur o taraflarda. Onuncu köyün de ötesinde. Böylesine yargıladığım için de bir yandan kendimi suçlu hissediyorum. Eh keşke yanılsam!

Dönelim Bekir Coşkun'a.. Yazılarını takip ederdim ama çok da yücelttiğim bir yazar değildi. Yine de iyiydi, hoştu benim için. AKP hükümetine şimdiye kadar yalakalık yapmayan ve aksine hep uğraşan, muhalefet olan çok az insandan biriydi Hürriyet gazetesinde yazarken.
Hürriyeti yuvası olarak gören biri. Demek ki isteyerek gitmiyor. İstafa değil bu tekrar etmek lazım. Peki nasıl karşı duramıyor? Çünkü artık sevilmeyen misafir muamelesi görüyor.

Peki AKP hükümetine bu kadar muhalefet olmaya gerek var mı? Bu adamlar hiç mi iyi bir şey yapmıyor? Yapıyor yapmasına da üstüne 10 tane de sabır taşıran mesele çıkartıyor.

Mikro iktisatta Game Theory vardır. İki rakip firmanın piyasaya girme koşullarını, birbirlerine olan taktiklerine göre oynanan bir oyundur. Erdoğan ve Medya sektörü keşke azcık akıllı olsalar da bu oyunu oynayabilseler. Bu kadar entrikaya hiç gerek yok!

Medya, Tayyip'in rahatsız olacağı konuların üzerine gitti.
Tayyip önce kulaklarını çekti sonra olmuyor tehdit etti. Baktı yine olmuyor Hisse senedi ve ilmuhaberi birbirinden ayırıp 411. maddeyi midesine yuttu.
Sonucu nedir?

Basında bu durum daha fazla manşete yol açtı ve prestiji sarsılan yine Erdoğan oldu. Erdoğan kızgın bir boğa gibi davranmaya ve Game theoryi bu şekilde oynamaya devam ettikçe yine itibarı sarsılan kişi olacaktır.

Bekir Coşkun demiş ki;

''Ben kararımı 15 gün önce verdim ama bunu kimseyle paylaşmadım. İstifama şu konu neden oldu diyemem ama AKP iktidarı olduğu sürece, hiçbir gazeteci, yazar, muhabir ve hatta matbaa işçisi, akşamları başını mutlu biçimde yastığa koyamaz''


Peki ben burdan sormak istiyorum.. Hayır sadece aklım karışık. Malumunuz 85 doğumluyum Marx ve Lenin ayrımını bilecek kadar okumuşluğum var ama apolitik durdum hep bi köşede.

Hangi parti? CHP mi.. Deniz Baykal'dan nefret ediyorum. Ben bu kadar koltuk düşkünü bir adam görmedim hayatımda. Ya da kim gelirse gelsin Akp den iyi mi?

Ben bu ülkede yaşayan bir genç olarak bir daha oy kullanmak istemiyorum. Evet kalkıp oraya gittiğime yazık. AKP iktidara gelmesin diye birkaç senedir kullandım. Ama şimdi oy verebileceğim adam gibi bir parti göremiyorum. Hepsinin tüzüklerinde bi boktanlık var. Söyleyin, kim var ki?

Eklenti: Bir de şu açılım işinden gerçekten sıkıldım. Her şeyin yanına bir açılım koyuyorlar. Yeter demek istiyorum burdan.