24 Mart 2009 Salı

16b49

Gözlerimi kapatıyorum.
Yeşil gözlerini görüyorum O'nun.
Minik ellerini alıyorum avcuma, öpüyorum avuç içlerinden.
Nerde olduğumun hiç önemi yok, O'nunlayım, yeterli.
Dışardan fransızca konuşan çocukların sesleri geliyor odanın içine. Anlıyorum ki Paris'teyim.
Dudaklarımız kenetleniyor, uzun ama yorucu olmayan bir yolculuğun başlangıcını anlatıyoruz birbirimize, sessizlikle.
Orada tek beden olmuş tenlerimizi örterken, gülümsüyorum. Seni seviyorum dökülüyor dudaklarımdan. Çok doğal..

Omzuna alıyor beni, uyuyoruz.. Hiç uykusuzluk çekmiyorum, en ufak bir rahatsızlık yok. Gözlerimi kapadığım gibi dalıyorum. Yanımda yatıyor ama rüyamda da görüyorum bizi.
Gün ışığı doldururken odamızı, istemsizce açıyoruz gözlerimizi. O anda. '' Çok özledim seni.'' diyoruz. Aynı anda.. Uyurken bile özledim diyoruz.

Hayatımda sevdiğime emin olduğum tek şey. Aradığım, istediğim her şeyimi kapsıyor.
Rakısından bir yudum alıp saçlarıma rasta yapıyor. Anlatıyor. Freud diyor, Paris diyor, boşver diyor, Latin Amerika ve koca bir yazın hayalini kuruyoruz.


Her şey kendiliğinden gelişiyor. Hiç bir zorlama olmadan. İçimiz sıkılmadan, yormadan.
Çok aşık oldum derken, aşkın bizim için ne kadar basit, klişe kaldığını farkediyoruz.

Şimdi tek emin olduğum şey var. Hep hayatımda kalmalı, bir odada yaşarken paylaşmalıyız tüm dünyamızı.

0 yorum: