3 Nisan 2010 Cumartesi

Temasız

Lhasa de Sela.. La Marée Haute. En sevdiğim şarkısı diyemeyeceğim. Karar veremiyorum, youtube'ta şarkılarının arasında gidip geliyorum. Hepsi kalbimi bi şekilde burkuyor. Ya da şu an kalbim çok buruk, bana öyle geliyor. 


Karanlığın Aynasında'yı okuyorum. Karakterler aklımdan çıkmıyor. Baş karakter Orhan'la konuşup Sarp'a hak veriyorum." Evet, bir romanın içindeyiz, Sarp!" dedikten sonra ikimizinde deli gibi kahkahalar atarak rakılarımızı yudumladığımızı düşünüyorum. Bir nev-i Orhan oluyorum. 


Haydarpaşa garında Emre'yle konuşuyoruz. Julie&Julia filminden bir replik söylemiştim ona. Aynısını bana tekrar etmeye çalışıyor şimdi. "Bu sefer yarım bırakma. Devamlı karşına çıkacak, bitir gitsin." Ya da kurtul gitsin.. Bilemiyorum şimdi. Hayır yarım bırakmayacağım. Artık aldığım kitapları da sonuna kadar okuyorum. Ah şu galaksi rehberi! Ansiklopedi gibi yatağımın yanında duruyor. Maalesef bir süre daha orda duracak. 


Bu yazının teması yok. İçimden geçenler çok karışık.


Ağlamak istiyorum bugün epey. Epey epey. Ahhh! İnsan, sevgilisi bi süreliğine ailesinin yanına gitti diye bu kadar üzülür mü. Şimdi bir boyun mesafesinde bebek kokusu olmalıydı burda. Kalbim, çaydanlığın üstü gibi boynunu büktü bugün. Gelene kadar demlenmeye bıraktı kendini.  Şimdi maske surat olacağım Parkinson hastaları ve Orhan gibi! 


Bir ara Julie&Julia, bitince de Karanlığın Aynasında hakkında yazmayı unutmamayım. Not. 

0 yorum: